6 Temmuz 2017 Perşembe

Karaciğere İyi Gelen Meyveler

Blogun en popüler yazılarından birisi Karaciğere İyi Gelen10 Yiyecek isimli çalışmam olmuştu. Buna çok fazla şaşırmamak lazım çünkü ne de olsa karaciğer bedenimizin sanayi sitesi görevini gören organı. Vücudumuza zararlı ne yer, ne içersek içelim bir şekilde karaciğerimizi de etkileyeceğini unutmamamız lazım. Bu yüzden karaciğere iyi gelen yiyecekler konusunu biraz daha derinleştirmek ve gıda gruplarına göre ayrı ayrı bakmak istiyorum. Bu yazının konusu da işte bu yeni plan doğrultusunda Karaciğere İyi Gelen Meyveler olacak.

Yeşil sebze ve meyvelerin sağlıklı bir diyetin vazgeçilmez parçaları olduğu muhakkak. Ancak sık sık yeşil yaprakları ve tatlı meyveleri mideye indiriyoruz diye diyetimizden maksimum fayda sağladığımızı düşünmek çok hatalı olur. Mesela günde üç dört tane kocaman salatalık ve akşam yemekten sonra koca bir dilim karpuz yiyorsanız aslında bol bol su, biraz C vitamini ve diğer antioksidanlardan aldığınızı ama pek çok vitamin ve mineral açısından pek de bir kazanç sağlamadığınızı bilmeniz gerek.

Şimdi gelelim karaciğerimizi daha iyi korumak için hangi meyvelerin bize yardım edeceğine. Bu listeye sadece meyveleri katacağız ve önceki listelerden biraz daha fazla detay vereceğiz.

1 Greyfurt : Bu mayhoş meyveyi seve seve yemek herkesin harcı değil. Ancak mucizevi özellikleri ve yüksek antioksidan konsantrasyonu ile greyfurt onu yemek için harcadığınız emeği karşılıksız bırakmaz. Yüksek C vitamini ve antioksidan yoğunluğu karaciğerin detoksu için en çok ihtiyacı olan maddeler. Aynı zamanda bir tür flavonoid olan naringen de içeren greyfurt karaciğerin yağlanmasını azaltırken yağ yakıcı enzimleri daha fazla salgılamasına yardımcı oluyor. Eğer greyfurtu portakal mandalina yer gibi yiyemiyorsanız suyunu sıkıp diğer meyve suları ile karıştırarak da kullanabilirsiniz. Greyfurtu yerken yüzünüz ekşiyebilir ama karaciğeriniz bayram eder.

2 Avokado: Bu tür yazılarda Avokado’nun mutlaka bir köşeden girmesinden bıktınız mı? Avokado modası bitecek gibi durmuyor ama bunun çok iyi bir sebebi var. Yakın zamana kadar egzotik bir değişiklik olarak soframıza soktuğumuz avokado Antalya yöresinde artan üretimi ile salatalarımızın vazgeçilmez malzemelerinden birisi olmaya aday. Avokadonun sayısız faydalarından birisi de glutatyon (glutathion) üretimine etki eden antioksidanlar bakımından çok zengin olması. Glutatyon’un karaciğerin kendi kendini tamir etme özelliklerini koruması ve arttırması açısından çok önemli olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla bir sonraki salataya avokado ekleyip eklememek konusunda kararsız kalırsanız karaciğerinize bir iyilik yapın ve o yeşil oval meyveyi hemen dilimleyin.

3 Limon: Limon suyunun, limon kabuğunun iyi gelmediği şey yok gibi. Eğer tüm yazılanlar doğru olsaydı sadece limon kabuğu rendeleyerek ve limon suyu içerek ebedi sağlığa kavuşurduk. Pek çok abartılı yazı bir yana limon gerçekten de sayısız faydası ile bir mucize meyve. Belki limonu dilim dilim yemek herkese göre değil ama limon suyunu diyetimizden eksik etmemek karaciğer açısından çok önemli. Karaciğer detoksu için önemli antioksidanlar bakımından zengin olan limonun en faydalı olduğu zaman sabah saatleri. Sabah kalktığınızda kahvaltı ile birlikte yarım limonun taze sıkılmış suyunu içiverin ve karaciğeriniz güne iyi başlasın.


4 Elma: Evet bildiğimiz elma. Çoğu zaman özellikle bir rahatsızlığa ya da organımıza iyi geleceğini hayal etmediğimiz bir meyvedir. Ancak elma tüketimi safra üretimini arttırarak karaciğerin kendi kendini temizleme sürecini hızlandırır. Taze elmada aynı zamanda pek çok antioksidan bulunur ve karaciğerin doğal dostlarından birisidir. İçerdiği peçtin fiberleri ağır metallerin suyla atılmasına yardımcı olarak vücudunuzun ve özellikle karaciğerinizin bu tehlikeli maddeler tarafından zehirlenmesini engeller. Ancak elma aynı zamanda en çok ilaçlanan ve yıkandığında dahi bünyesinde zirai ilaçların kalıntılarını içerebilen bir meyvedir. Dikkatsiz tüketimi faydadan çok zarara sebep olabilir. Eğer organik elma size çok pahalı geliyorsa ya da organik ürünlere erişiminiz kolay değilse en azından elmaları çok iyi yıkadığınızdan emin olun. Biraz vitamin kaybına mal olsa da kabuklarını biraz derin soyarak ilaç kalıntılarından kendinizi koruyabilirsiniz. 

Sizce unuttuğumuz meyveler var mı? Siz karaciğer sağlığınız için neler yapıyorsunuz? Yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

29 Nisan 2016 Cuma

Domates'in 9 şaşırtıcı faydası
Domatesin lezzetini biliyoruz. İyi bir C vitamini kaynağı olduğu da malumunuz. Ancak hem çiğ hem de pişmiş domatesin belki de hi aklınıza gelmeyecek faydaları da var. Domates diyerek geçmeyin. Amerika'nın eski dünyaya armağanı olan bu sebze sadece güzel tatlı güzel renkli bir çeşni değil. İşte domatesin sizi şaşırtacak dokuz faydası:

1- Kanser riskini azlatır

Domateste bol miktarda bulunan Lyocepene maddesinin rahim ve prostat başta olmak üzere pek çok kanser türünün ortaya çıkma riskini azalttığı düşünülüyor. Aynı zamanda antioksidanlar bakımından da zengin olan domates kanser riskini arttıran serbest radkallerin vücuttan atılmasında yaban atılmayacak bir rol oynuyor. 

2-Cilt sağlığını destekler

Güneş yanıklarına karşı mücadelede domates içerdiği beta karoten sayesinde en etkili yiyecekelrden birisi. Şimdi güneş yanığına iyi geliyor diye yanıklarınıza domates püresi sürmeye kalkmayın. İçerdiği maddeler ile yediğimiz domatesler cildi güçlendirerek güneş yanıklarına karşı daha dirençli olmamızı sağlıyor. Ama siz yine de dün gece yediğiniz domatesli makarnaya güvenip güneşe gerekli koruma önlemlerini almadan çıkayım demeyin.

3 - Domates kemikleri güçlendirir

Domates içerdiği K vitamini ve kalsiyum sayesinde kemik sağlığınıza da katkıda bulunuyor. Aynı zamanda domateste bulunan lyocepene'in kemik kütlesini arttırmakta faydalı olduğu biliniyor. Kısacası osteoporosis tehlikesinin baş gösterdiği ileri yaşlarımızda dometes tüketimimizi azaltmadan devam ettirmek önemli. Lyocepene'in kemik sağlığı konusundaki etkisi osteoporozla mücadele etmeye yardımcı olmak amacıyla üretilen destek ürünlerinde (multivitamin komplekslerinde, vb.) mutlaka yer aldığı gibi sadece Lyocepene içeren kapsüller de satışa sunulmuş durumda. Ama domates yemek varken neden hap yutalım?

4 - Domates Kan şekerini regüle eder

Domates iyi bir krom kaynağıdır. Krom çok fazla tüketmemeniz gereken bir metal. Ama zaten herşeyin fazlası zarar değil mi? Kandaki krom doğru seviyede olduğunda kan şekerini ideal seviyede tutmaya yardımcı olur. Domates şeker hastalığı için bir çare ya da ilaç değildir ancak klinik olarak diyabetli olmayan bireylerin kan şekeri seviyesini düzenlemede etkilidir.

5 - Domates ile daha keskin gözler

Domates iyi bir A vitamini kaynağıdır. Keskin gözler için ön plana çıkan yiyecek havuç olabilir ama doamtesi de yabana atmayın. A vitamini görüşünüzü keskinleştirmekle kalmaz aynı zamanda gece körlüğü dediğimiz az ışıkta görme yetisinin yitirilmesi sorununa da iyi gelir. Belki daha önemlisi domatesin yaşla ilgili göz problemlerinden birisi olan maküler dejenerasyon riskini azalttığı bilinmektedir. 

6 - Domates saçları canlandırır

Üzgünüm size müjdeli haber veremeyeceğim. Domates saç dökülmesine iyi gelmez. Ama hali hazırda sahip olduğunuz saçlarınızın daha sağlıklı ve parlak görünmesine yardımcı olur. A vitamini ve diğer mineraller saçlarınızı güçlendirecek ve daha sağlıklı görünmelerini sağlayacak.

7 - Domates böbrek ve safra kesesi taşlarını önler

Böbrek ve safra kesesi taşı problemi büyük ölçüde genetiktir. Kimi bireyler hayat tarzlarından ve beslenmelerinden bağımsız olarak daha fazla taş ve kum sorunu yaşar. Yiyeceklerimize dikkat ederek taş riskini ancak azaltabiliriz. Nitekim taş tutacak böbrek ne yerseniz yiyin taş ya da kum üretecektir. Domatesin bu faydalı özelliğinden faydalanmak için ise çekirdeklerini ayıklamanız gerekecek. Klinik araştırmalarda böbrek taşı oluşumunu azalttığı tespit edilen beslenme rejimi çekirdekleri ayıklanmış domatesler içeriyor.

8 - Domates kronik sancılarınızı azaltabilir

Kronik sırt ya da romatizma ağrıları çekiyorsanız sancılı bir günün ne kadar kötü olduğunu bilirsiniz. Ağrı genellikle dokularda meydana gelen enflammasyondan kaynaklanır ve pek çok ağrı kesici enflamasyon azaltıcı aktif maddeler içerir. Domates de bioflavonoid (çikolatada da bol bulunur) ve karotenoidler bakımından zengin bir yiyecektir. Eğer son zamanlarda kronik ağrılarınızda bir artma olduysa sebebi belki de az domates yemeniz olabilir.

9 - Domates kilo verdirir(belki)

Domates mucize diyet yiyeceği değildir. Kalkıp da size domates yiyerek üç haftada on kilo verin gibi deli saçması tekliflerde bulunmayacağım. Ancak domates iyi bir lif kaynağıdır (orta boy bir domateste günlük lif ihtiyacınızın %10-12 kadarı bulunur) bu da onu salataları doyurucu yapmak için mükemmel bir kaynak kılar. Domatesle tatlandırdığınız salatalar aynı zamanda sizi daha uzun süre tok tutar. Domates, yüksek su oranı, vitamince zengin olması ve düşük şeker oranı ile sağlıklı bir diyetin olmazsa olmazıdır.

28 Nisan 2016 Perşembe

Domates'in Faydaları, Sırları, Tehlikeleri

Amerikan Hediyesi:

Domates bize Amerika’nın bir hediyesi. Evet, kıta olandan bahsediyoruz. Avrupalılar domates ile İspanyollar’ın Meksika’daki keşif ve fetihleri sonrasında tanıştılar. Orta ve Güney Amerika’da yiyecek olarak kullanılan domates Avrupa’ya oldukça yavaş bir şekilde yayıldı. 1880’lerde İtalya’da pizzanın popülerleşmesi ile mutfakların vazgeçilmezi haline geldi. Türk mutfağının temel taşlarından birisi olan domates ve özellikle domates salçası Osmanlı mutfağına tahmin edeceğinizden çok daha geç bir dönemde girdi: 19.yüzyılın ortalarında. Halk mutfağına girişi ise daha çok yirminci yüzyılın başından itibaren gerçekleşti. Bugün bile klasik saray tariflerine bakarsanız tencere yemeklerini tatlandırmak için gün kurusu, koruk suyu, nar ekşisi’nin sıklıkla kullanıldığını ancak domatesin adının bile geçmediğini görürsünüz. (http://tafed.org.tr/tr-tr/haberler/356/gecmisten-gunumuze-turk-mutfagi)
 

Korkulan Zehir’den Mutfağın Başköşesine:

Arada sırada domatesin yeşil yapraklarını ve saplarını yemenin tehlikeli olduğunu duyarsınız. Eğer bunun abartı olduğunu düşünüyorsanız tekrar düşünün. Domates nightshade ya da Latince adıyla Solanaceae ailesine mensup bir bitkidir. Bu bitki ailesinin Türkçedeki karşılığı ise itüzümü ya da köpek üzümüdür. Bu türler solinin denilen bir toksin üretir ve kimi türler ciddi derecede ölümcül olabilir. Deadly Nightshade ya da Türkçe adıyla Güzel Avrat Otu yeterli miktarda tüketildiğinde sizi asla uyanmayacağınız bir uykuya götürür. Domates bu bitki ailesinin nispeten masum bir üyesi olsa da bünyesinde solininin bir türevi olan tomatin toksini barındırır. Bu toksin yeşil yapraklarda, meyvelerin yeşil saplarında, ve olgunlaşmamış yeşil meyvelerde yoğunlaşırken olgun kırmızı domateslerde oldukça az miktarda görülür. Olgun domatesler hiç riskli değildir. Yeşil domatesler de çok büyük miktarda tüketilmedikçe hiçbir rahatsızlığa yol açmaz. Yeşil yaprakları ise acı tatları yüzünden zaten yemek istemezsiniz. Nadiren de olsa domates alerjisi görülebilir. Çeşitli şiddetlerde olsa da alerjinin en temel semptomları özellikle çiğ domates tüketimini takip eden saatlerde ciltte kızarma, terleme, ve burun akıntısı ve kaşıntı olarak kendini gösterir. (http://www.gardeningknowhow.com/edible/vegetables/tomato/tomato-plant-toxicity.htm)

Antioksidan deposu

Domatesin pek çok bilinen faydası vardır. Ancak en önemli özelliği içerdiği antioksidanlardır. Özellikle lycopene açısından zengin olan domatesin kanser riskini azaltmakta, kalp ve damar hastalıklarını önlemede faydalı olduğuna dair klinik (ancak henüz tartışılan) sonuçlar vardır. Domates aynı zamanda cildi güneşin tehlikeli UV (morötesi) ışınlarından korumada ve güneş yanıklarını önlemede etkilidir. Diyabeti önlemede etkili olmasa da hali hazırda diyabet hastası olanlarda oksidatif stresi azalttığı yolunda bulgular mevcuttur. Domatesin içerdiği lyocepene’in dejeneratif sinir sistemi rahatsızlıklarında tedavi amacıyla kullanılıp kullanılamayacağı da araştırılmaktadır. Ama zaten hiçbir sıra dışı etkisi olmasa dahi domates lezzeti ve iyi bir C vitamini kaynağı olmasıyla soframızdaki daimi yerini zaten çoktan hak etti.

11 Eylül 2015 Cuma

Somon Balığı'nın faydaları
En faydalı yiyecekler listesinde her zaman kendine yer bulan bir gıda Somon. Büyük sürüler halinde avlanması ve üreme dönemlerinde akarsulara yaptıkları yolculuklar, şelaleleri bile tırmanacak kadar azimle kat ettikleri yollar ile ünlü olan Somon balığı aynı zamanda insanoğlunun sağlığı için en faydalı yyeceklerden birisi. Zaten genel olarak deniz ürünlerinin faydalarını biliyoruz. Denizden babam çıksa yerim lafını pek çok diyetisyen ve beslenme uzmanı kendine motto olarak alabilir. Ancak tüm balıklar faydalı olsa da bazı balıklar daha faydalıdır. Somon da en faydalı deniz ürünlerinden birisi.

100 Gram (ızgara olarak pişirilmiş) Somon'daki çeşitli faydalı minerallerin ve vitaminlerin günlük ihtiyacı karşılama yüzdeleri aşağı yukarı şöyle:


Izgara Somon,
(113.40 gram)
Kalori: 158
                                                                                                                                                                                                Vitamin / Mineral -


 vitamin D128%

 selenium78%



 protein53%



 iodine21%

 choline19%


 biotin15%

 potassium14%


Peki bu değerler ne anlama geliyor? Sağlık için kritik pek çok gıda maddesi bakımından çok zengin olduğu anlamına geliyor. Vitamin B 12 ve D vitamini ihtiyacının tamamını sadece küçük bir porsiyon Somon yiyerek alabiliyoruz. B3 Vitamini, Selenyum, Omega 3, Fosfor, ve toplam Protein ihtiyacımızın tamamını ise 200 gramlık irice bir porsiyon Somon ile tamamlayabiliriz. İyot, Biotin ve Potasym ihtiyacının da önemli bir kısmını somon tüketerek elde edebiliriz.

Bu vitamin ve gıda değerleri sağlık açısından ne anlama geliyor?

Omega 3 kalp sağlığı için çok önemli. B vitaminleri ve özellikle B 12 vitamini pek çok metabolik sürecin düzenli ve sağlıklı gerçekleşmesinin anahtarı. Kalp sağlığından saç sağlığına kadar pek çok alanda somon tüketmenin faydasını göreceksiniz.

Somon'daki Omega 3 asitleri sadece kalp sağlığınıza değil aynı zamanda beyin sağlığınıza da etki edecek. Hafızayı güçlendirme ve daha pozitif bir ruh haline sahip olma bakımından Omega 3 ve Omega 6 önemli bir yer tutuyor. Aynı zamanda omega tüketiminin bilişsel yetenekler konusunda da faydalı olduğu bilinen bir olgu ve Somon bu bakımdan da sizi asla hayal kırıklığına uğratmayacak bir besin.

Somon balığındaki protein kırmızı etten ve bitkisel protein kaynaklarından farklı olarak biyoaktif peptitler bakımından çok zengin. Bu küçük moleküller sindirim sisteminin düzenlenmesinden cilt sağlığına kadar pek çok alanda fayda sağlıyor ancak en önemlisi kemik dokusunun sağlığında oynadığı dşünülen güçlendirici rol. 

Bitti mi? Bitmedi. Yüksek selenyum oranı Somon'un aynı zamanda kanser riskini azaltan en önemli gıdalardan birisi olduğu anlamına da geliyor. Selenyum aynı zamanda eklem rahatsızlıklarna da iyi geldiği bilinen bir madde ve Somon selenyum bakımından zengin olduğu için düzenli somon tüketimi eklem ağrılarına, romatizme semptomlarının hafif geçmesine de yardımcı oluyor.


21 Ağustos 2015 Cuma

Saç Dökülmesinin Sebepleri - Kalıcı Nedenler
Sağlıklı yetişkin bir insanın günde yaklaşık 100-150 saçının dökülmesi normaldir. Bu saçın yaşam döngüsünün bir parçasıdır. Özellikle uzun ve kıvırcık ya da dalgalı saçları olan insanlar banyo sonrası saçlarını tararken bir kaç saç teli görünce paniğe kapılmamalı. Ancak saçlarınız bu sayıdan, yani günde yüz yüzeli telden daha fazla dökülmeye başladıysa o zaman sebeplerini araştrmaya başlayabilirsiniz. Bir önceki yazımda saç dökülmesinin geçici sebeplerinden bahsetmiştim. Bu yazıda ise saç dökülmesine sebep olan kalıcı sebeplerden, yada hayat tarzınızla alakalı olmayan, kontrolünü elinizde tutamayacağınız sebeplerden bahsedeceğim. Her rahatsızlıkta olduğu gibi saç dökülmesinde de altta yatan sebepleri keşfetmek en etkili mücadele yolunu seçebilmek için en kritik adımdır.

1 - Aile tarihi (Kalıtsal sebepler)

Erkeklerde alında ve kafanın tepesinde açılma, kadınlarda ise genel olarak saçların seyrelmesi şeklinde görülen saç dökülmesi genellikle genetk sebeplere bağlıdır. Saç dökülme hızını ve şiddetini arttıran ve azaltan çevresel faktörler olsa da gerçekten de kaderinizde saç dökülmesi olabilir. Bu konuda yapabileceğiniz hemen hemen tek etkili mücadele eninde sonunda saçınızın döküleceğini kabullenmek ve bunu yavaşlatmak için gerekenleri yapmaya başlamaktır.

2 - Radyasyon terapisi

Genellikle kanser hastalarına uygulanan radyoterapi kimi zaman geçici kimi zaman ise kalıcı saç kaybına sebep olabilir. Geçici kayıplarda saç farklı şekillerde (önceden düzken sonradan dalgalı, örneğin) ya da farklı bir tonda çıkabilir. Kimi zaman ise radyo terapi saç köklerine kalıcı zarar verdiği için saç kaybınız kalıcı olabilir.

3 - Saç bakımı

Kuaförünüz saç kaybınızdan sorumlu olabilir. Çok sıkı topuzlar saç köklerinizn üzerine sürekli yük binmesine ve kalıcı şekilde zarar görmesine yol açabilir. Aynı şekilde perma gibi uygulamalar (çok şükür fazla yaptıran kalmadı, ya tekrar moda olursa) saç derisinde ve saç köklerinde skar dokusunun oluşmasına ve dolayısıyla da saç kaybına, hem de kalıcı saç kaybına neden olabilir.

4- Kronik hastalıklar

Kimi kronik rahatsızlıklar klıcı saç kaybının nedeni olabilir. Diyabet (şeker) hastaları saç seyrelmesinen müzdarip olabilirler. Aynı şekilde çok daha nadiren rastlansa da bir bağışıklık sistemi hastalığı oln lupus da saç dökülmesine sebep olabilir.

Kalıcı saç dökülmesine tam anlamıyla iyi gelen bir çözüm malesef henüz daha keşfedilmedi. Ancak öncelikle saçlarınızın geçici bir sebeple mi yoksa kalıtımsal nedenlerle mi döküldüğünü anlamak süreci geri çevirmek ya da yavaşlatmak için yapmanız gereken ilk müdaheledir. 

18 Haziran 2015 Perşembe

Saç Dökülmesinin Sebepleri -1 Geçici Saç Dökülmesi
Hem kadınlar hem de erkekler saçlarının dökülmesinden haklı olarak korkarlar. Kellik genelde erkekler ile ilişkilendirilse de kadınlar da kel kalmasalar bile saçlarının seyrelmesinden ölesiye korkarlar. Peki saçlarımız neden dökülüyor biliyor muyuz? Eğer saçlarımızın dökülmesine sebep olan faktörleri ortaya çıkartabilirsek o zaman dökülmeye karşı uygulayacağımız yöntemleri de daha iyi belirleyebiliriz.

Saç dökülmesi kimi durumlarda geçici olabileceği gibi çoğu zaman kalıcıdır. Geçici saç dökülmesine sebep olan faktörler ortadan kaldırıldığında dökülen saçların büyük kısmı geri kazanılabilir. Kalıcı saç dökülmesine sebep olan faktörler rol oynuyorsa o zaman saç dökülmesine iyi gelen yiyecekler ve bitkisel çözümlere baş vurmak gerekebilir. En kötü ihtimalle saç ekimi gibi tıbbi müdaheleler ile kellikle mücadele etmek gerekir.

Geçici Saç Dökülmesinin Sebepleri

Fiziksel Stres: Her türlü fiziksel travma, hastalık, ameliyat, kronik yorgunluk, hatta grip bile geçici saç dökülmesine yol açabilir. Bu duruma tıp dilinde telogen effluvium ismi verilir. Her saç telinin üç aşamadan oluşan bir yaşam dönüsü vardır. Büyüme, dinlenme, ve dökülme. Her saç teli önce büyüme evresini geçirir. Belirli bir maksimum uzunluğa ulaşır. Bu uzunlukta bir süre devam eder ve daha sonra saç teli kökten beslenmez ve çeşitli fiziksel şekillerde dökülür. Bu döngüde büyüme ve dinlenme evreleri ne kadar uzun olursa saçlarınız da o kadar sağlıklı olur. Fiziksel stres bu döngüyü kısaltır ve saç telinin dökülme (shedding) evresine daha çabuk geçmesine neden olur. Fiziksel problemler çözüldüğünde yeni saç telleri tekrar daha uzun olan döngüsüne geri döner.

Duygusal Stres: Ya da genel olarak stres. Stres yaratan durumların ya da kronik strese sebep olan yaşam tarzının (strese sebep veren işlerde çalışmak, problemli aşk ve aile ilişkileri, problemli çocuklar, v.b.) saç dökülmesine sebep olduğu uzun zamandır bilinen bir olgu. Aslında cümle tam anlamıyla doğru değil. Uzmanlar stresin saç dökülmesine sebep olduğunu değil var olan dökülme problemini arttırdığını düşünüyor. Yani stresliyim diye kafanızdaki o çalı süpürgesinin yok olacağından korkmanıza gerek yok. Eğer stres seviyenizi düşürebilirseniz saç dökülme probleminiz de azalacaktır. Gerçi stresi azaltmak için saça gelene kadar daha iyi sebepleriniz de olmalı :)

Hamilelik: Aslında kadınların yaşadığı saç kaybı hamileleik sırasında değil de doğumdan sonra gerçekleşir. Dünyanın en güzel mucizesi olsa da doğum oldukça travmatik bir olaydır. Eğer bebeğiniz doğduktan sonra saç kaybı yaşarsanız bir kaç ay içerisinde normale döneceğini bilmek stres yaşamadan bu dönemi geçirmenize faydalı olacaktır. Bu arada, hamileleik sırasında önemli mineral ve vitaminler bakımından yeteri kadar iyi beslenmiyorsanız hamilelik sırasında da saç kaybı yaşayabilirsiniz. Bu durumda hemen doktorunuza haber vermelisiniz. saçlarınıza zarar verecek bir mineral eksikliği bebeğinizi de etkileyebilir. 

Çok Fazla Vitamin A: Vitaminler de tüm diğer mineraller ve gıda maddeleri gibi gereğinden fazla alındığında zararlı olabilir. Suda çözülen kimi vitaminler, örneğin C vitamini, doz aşımı yaşamanın oldukça zor olduğu vitamin türlerindendir. Fazla alınan C vitamini kısa zamanda vücuttan atılır. Ancak A vitamini C vitamini kadar kısa sürede atılmaz. Eğer zaten A vitamini bakımından zengin bir beslenme düzeniniz varken A vitamini de içeren vitamin hapları ya da destekleyici ürünler kullanıyorsanız saçlarınız seyrelmeye başlayabilir. Bu geçici bir durumdur ve fazla A vitamini almaktan vazgeçtiğinizde saç dökğlmesi de duracaktır. Ancak şimdi korkuya kapılıp da diyetinizden A vitamini söküp atmayın. Cinsiyet ve vücut tipinize göre ihtiyacınız kadar A vitamini almaya devam etmelisiniz. Sadece abartmayın, yeter.

Protein Eksikliği: Saç eninde sonunda işlenmiş proteindir diyebiliriz. Eğer yeteri kadar protein almıyorsanız vücudunuz saç büyümesini durdurarak kısıtlı proteini daha hayati işlevler için kullanmaya başlayabilir. Bu durumda saç kaybı kaçınılmaz olur. Bu durum ile genelde vejateryen ya da vegan hayat tarzına yeni adım atanlar karşılaşır. Hayavansal proteini diyetlerinden çıkartır ancak yerine yeteri kadar bitkisel protein koymayabilirler. Bitkisel protein kaynakları aslında hiç de az olmamasına rağmen tüketilmesi gereken miktar konusunda kafa karışıklığı yaşanabilir. Düzgün ve doğru planlanmış bir vegan diyet protein açısından eksik değildir. O yüzden et yemekten vazgeçtiğinize hemen lanet etmeyin. 

Anemi: Demir eksikliği anemisi belki de en kolay tedavi edilen saç dökülme sebebidir. Demir eksikliği giderildiğinde, yani anemi problemi ortadan kalktığında saç kaybı da ortadan kalkar, eğer tek sebep anemi ise elbette. Bu konuda yapmanbız gereken tek şey bir kan testi ile demir seviyenizin yeterli olup olmadığını görmek, demir eksikliği anemisi yaşıyorsanız demir bakımından zengin bir beslenme tarzı benimsemeniz. Anemiye iyi gelen yiyecekler yazımızı okuyarak bu konuda ilk adımı atabilirsiniz. Eğer ciddi akut demir eksikliğiniz varsa demir haplarını kullanmak zorunda kalabilirsiniz.

29 Mayıs 2015 Cuma

Saç Dökülmesine Bitkisel Çözümler 2
Genellikle erkekler ama giderek artan bir hızda kadınların da şikayetçi olduğu bir konudur saç dökülmesi. Tıp şu ana kadar saç dökülmesinin önüne geçecek sihirli çözümü üretmeyi beceremedi ancak saç dökülmesini azaltmak ve kimi zaman da kaybedilmiş saçların tekrar çıkmasını sağlamak için başvurabileceğimiz çeşitli bitkisel çözümler var. Blogda daha önceki bir yazımda saç sağlığı için yememniz gereken beş yiyecek hakkında bir şeyler karalamıştım. Bunu takip eden bir yazıda ise saç dökülmesine karşı soğan suyu kürü'nün faydalarından bahsetmiştim. Bu kadar popüler bir konuda birden fazla yazı yazmak gerekeceği için tüm bu yazıalrın kısa özetlerini içeren bir Saç Bakımı sayfası hazırladım ki tek bir kalemde saç dökülmesine iyi gelen yiyecekler hakkında yazdığım yazılara ulaşabilesiniz. Bu yazıda ise bir kaç bitkisel kürden daha bahsedecğiz.

Saç dökülmesinin onlarca belki de yüzlerce sebebi var. Ancak Amerikan Dermatoloji Akademisi'ne göre başta gelen sebepler şunlar: beslenme bozuklukları, yetersiz saç bakımı, tiroid bezi problemleri, anemi, kemoterapi başta olmak üzere çeşitli ilaçların kullanımı. Erkeklerde saç dökülmesinin hızlı ve daha yaygın olmasının sebebi testosteron. Hemen kendinize demek gibi benim erkeklik gücüm fazla diye pay çıkartıp züğürt tesellisine sığınmayın. Saç dökülmesinin sebebi testosteronun fazla olması değil kandaki testosteron hormonunun bünye tarafından dihidrotestosteron'a dönüştürülmesi. Eğer bu dönüşümü azaltır ya da yavaşlatırsanız testistleriniz testosteron pompası gibi çalışsa da saçlarınız dökülmüyor, tam aksi durumda ise kadınlarda bile süratli saç dökülmesine rastlanabiliyor. Şimdi isterseniz bu dönüşümü yavaşlatan bir kaç bitkisel çözümden bahsedelim.

Isırgan Otu

Isırgan otunun pek çok sağlık problemine iyi geldiği biliniyor. Bunlardan birisinin de saç dökülmesi olduğunu söylesek ne dersiniz? Süper hemen ısırgan otlu börek yiyeyim diye atlamayın. Birtakım faydalı özellikleri pişince ortadan kalkıyor. O yüzden zeytinyağı ile birlikte saç bakım ürünü olarak kullanacaksınız. Nasıl mı? Önce bir demet ısırgan otunun yapraklarını güzelce yıkadıktan sonra zeytinyağı dolu bir kavanoza koyuyoruz. Kapağını hava almayacak şekilde kapatıyoruz. yağ yaprak oranı çok önemli değil ama olabildiğince çok yaprak koymanız üreteceğiniz bakım yağının daha yoğun olmasını sağlar. Ağzı iyice kapatılmış kavanozu güneş almayacak bir yerde üç hafta dinlendiriyoruz. Üç hafta sonra elde ettiğimiz yağı saç derimize uyguluyoruz. ısırgan otunun bünyesindeki doğal hormonlar testosteronun dihidrotestosterona dönüştürülmesini engelliyor ve saç derisine olan kan dolaşımını arttırarak saç büyümesini stimüle ediyor.

Biberiye

Hemen yemeklere kurutulmuş biberiye katmaya başlamayın. Kuşburnunun faydalı olması için zeytinyağı ile birlikte kullanılmasında fayda var. En güzel uygulama taze biberiye yapraklarının zeytinyağı ile karıştırılarak hazırlanan yağın saç derisine sürülmesine dayanıyor. Aynen ısırgan otunda olduğu gibi taze biberiye yaprakları zeytinyağı dolu bir kavanoza koyulup hava almayacak şekilde kapatılır. Serin ve gölge bir yerde iki-üç hafta bekletilir. Elde edilen yağlı solüsyon saç derisine her banyodan önce uygulanır.


Aloe Vera

Eğer hazırladığınız Isırgan ya da Biberiye yağını üç hafta bekleyecek sabrınız yoksa Aloe Vera içeren bir saç bakım ürünü ile terapiye başlayabilirsiniz. Aloe Vera saç derisine olan kan dolaşımını arttırarak saç sağlığını ve saç büyümesini korumaya yardımcı olur. Aloe Veralı ürünler saçın ve saç derisinin pH dengesinin korunmasına da yardım eder. Eğer saksıda aloe vera yetiştirecek kadar bitki severseniz o zaman bir kaç ufak saksıda yetiştireceğiniz aloe veranın etli yapraklarını ezerek elde edeceğiniz kremi de saç maskesi olarak uygulayabilrisiniz. Sonuçta aloe vera bizim coğrafyanın doğal ürünü olmasa da her derde deva bir bitki olarak sürekli ulaşabilceğimiz kadar bol ve ucuz sayılır.